Günümüzde çok sık rastlanan bazı hastalıklar var ki,bunların birçoğu günübirlik tedavi ile veya basit cerrahi işlemlerle halledilebilecekken kabusa dönebileceğinden hastalar tedavileri geciktirir. Bunun en önemli sebebi çevrelerinde ameliyat olan hastaların kötü sonuçlarıdır. Beyin cerrahisi olarak en sık karşılaştığımız ve çok basit bir teknikle çok kısa bir hastane de kalış süresiyle tedavi olacak bir grup hasta popülasyonu var ki bu da halkımızın çok iyi bildiği ve isimlere aşina olduğu karpal tünel sendromu, bilek kanalı sendromu veya el bileğinde sinir sıkışması hastalığıdır.
Median sinir el bileğinde; taban ve kenarlarını bilek kemiklerinin, tavanını ise transvers karpal ligamentin oluşturduğu bir tünelden geçer. Bilek kanalı adını alan bu yapıda median sinir, dokuz önkol fleksor kasının tendonuyla birlikte bulunur. Median sinirin bu kanalda sıkışması sonucu ortaya çıkan ve “bilek tüneli” ya da “karpal tünel” sendromu adı verilen tablo en sık görülen tuzak nöropatisidir.
Hastalar açık cerrahi ile ameliyat olduğundan uzun bir süre cerrahi sonrası bakım gerektirdiğinden en çok ihtiyacı olan ellerini kullanamazlar ve bu durum tedaviden kaçmaya, sonunda hastalığın daha ileri boyutlara ulaşmasına tedavi sonrası yüz güldürücü olmasına engel olmaktadır. Bu hastalık mesleki bir hastalık olmasına rağmen aynı zamanda bazı büyük hastalıkların da uyarıcısı olması bakımından önem arz etmektedir.
Genellikle masa başı işi yapanlarda (sekreter, muhasebeci, bankacı vs.) el kuvveti gerektiren iş yapanlarda, hamile ve süt veren annelerde olmak üzere birçok meslek grubunda görülmektedir. Özellikle yüksek tansiyon hastaları, şeker hastaları,eklem rahatsızlıkları olan (romatoid atrit) Guatr hastalarında ve metabolik bozuklukları olan obez hastalarda daha sık görülmektedir. Bazen bu tür hastaların ilk semptomu olabilmektedir.
Travma başta olmak üzere birçok nedene bağlı olarak ortaya çıkan sekonder tip dışında herhangi bir neden olmaksızın görülen idyopatik tip pratikte en sık görülendir. Kadınlarda, özellikle orta yaş grubunda görülme sıklığı fazladır. Gebelik gibi fizyolojik bir sürecin yanı sıra diabet, romatoid artrit ve benzeri hastalıklara eşlik edebilir. Genelde, oluş mekanizması tam açıklık kazanmamış olmakla birlikte vücudun su tuttuğu durumlarda, el bileğinde mikro travmaya yol açacak ardı sıra hareketlerin fazlalığı, yapısal olarak dar bilek tüneli ve servikal artroz varlığının klinik tablonun ortaya çıkışını kolaylaştırdığı kabul edilmektedir. Sıklıkla dominant elde belirgin olmak üzere iki taraflıdır. Semptomatoloji çeşitlilik gösterir ve duysal yakınmalar önce başlar.
Sabah ellerde uyuşma ile uyanma, genelde ortaya çıkan ilk yakınmadır. Günün ilerleyen saatlerinde kaybolduğundan hasta doktora başvurmaz. Buna ellerde şişlik hissi eşlik edebilir. Daha sonraları kişi gece uykudan uyandığında uyuşmalar vardır. Sonraki dönemde ağrı, uyuşmaya eklenerek kişiyi uykudan uyandırır. Hasta bu ağrılı durumdan kurtulmak için elini sallar ya da oğuşturarak rahatlar. Buna “sallama-flick fenomeni” adı verilir ve bilek tüneli sendromunun klinik tanısı için patognomoniktir. Ağrı distal yerleşimlidir, zaman içerisinde önkol, kol ve omuza yayılır. Vakaların büyük çoğunluğu bu düzeyde kalmakla birlikte, alışılmış klinik seyirde hastaların yazın rahatladığı, kışın ise yakınmaların arttığı gözlenir. Bu dönem yıllar sürebilir. Sonunda hastayı doktora getiren tablo; ağrı-uyuşmaların çok şiddetlenmesi ve/veya buna eklenen tenar bölgede kas zaafı ve incelmedir. Kişi bunu “iğne tutamıyorum” yakınması ile yansıtabilir.
Özetle, motor belirti ve bulgular geç dönemde ortaya çıkar. Nörolojik bulgular evreye göre, yalnızca sübjektif duysal yakınmadan, objektif median duyu kusuru ve tenar atrofiye kadar değişkenlik gösterebilir. İleri evre olgularda bu bulguların tümü görülür. Bilek düzeyinde median sinirin perküsyonu yapıldığında el parmaklarına yayılan elektriklenme hissi Tinel belirtisi olarak bilinir ve % 84 oranında pozitiftir.
Klinik tanı elektromiyografik inceleme ile doğrulanır. Median sinir duysal ve motor iletimleri, tuzaklanma bölgesi olan bilek segmentinde yavaşlamıştır. Fokal demiyelinizasyon, duysal ve motor distal latans değerlerinin uzamasına yol açar. Akson kaybı; duysal ve bileşik kas aksiyon potansiyel amplitüdlerinde düşme ile belirlenir. Elektromiyografik muayene yalnızca tanı için değil, klinik seyrin izlenmesi açısından da önemlidir. Tedavi, erken evrelerde gece atelleri ve antiinflamatuvar kullanımı, lokal steroid injeksiyonu şeklinde, konservatiftir.
Kişinin yaşam kalitesini bozan şiddetli ağrıların ve bazı vakalarda akson kaybının varlığı cerrahi girişimi gerektirir. Cerrahide de bizim sizlere önereceğimiz altın yöntem ki dünyada şu an sadece kliniğimizde yapılan tam endoskopik dekompresyondur. Lokal anestezi altında yapılır. Yaklaşık olarak 20 dakika sonra ağrılara veda edebilirsiniz. Hatta bu yöntemin size sunacağı en önemli imkan ameliyatın hemen bitiminde ellerinizi hemen kullanabilmenizdir. Atel ve askıya gerek kalmadan, cerrahi yara yeri problemi yaşamadan ilk geceden sağlıklı ve ağrısız uykuya merhaba diyebilirsiniz.